Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020 araştırmasının Sonuçları Açıklandı
Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi (TurkuazLab) kapsamında yapılan “Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırmasının sonuçları açıklandı. Türkiye’nin 18 yaş üstü nüfusunu temsil eden 4.006 kişiyle yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilen araştırma siyasetten kadın sorunlarına kadar farklı konularda kutuplaşmanın boyutlarını ortaya koydu.
“Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırmasının sonuçları, Projenin Bilimsel Koordinatörü Prof. Dr. Emre Erdoğan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ve Marshall Fonu Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı tarafından 22 Aralık 2020, Salı günü düzenlenen çevrim içi basın toplantısında açıklandı. Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi (TurkuazLab) kapsamında yapılan araştırma, Marshall Fonu (GMF – The German Marshall Fund of the United States) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (BİLGİ-Göç) tarafından İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı’nın (SIDA) finansal desteği ile yürütüldü. Araştırma, Koronavirüs salgını nedeniyle oluşan zor koşullara ve kısıtlamalara rağmen, Türkiye’nin 18 yaş üstü nüfusunu temsil eden 4.006 kişiyle, 29 ilin mahalle ve köylerinde 500 örneklem noktasında Kasım-Aralık aylarında yapılan yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirildi. Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi (TurkuazLab) kapsamında yapılan araştırmanın ilki 2015 yılında, ikincisi 2017 yılında yapıldı. Türkiye’deki kutuplaşma konusunun detaylı fotoğrafını çeken “Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırma sonuçları, öncekilerde olduğu gibi dikkat çeken bulguları ortaya koyuyor.
Kutuplaşmanın her gün sokakta, medyada, sosyal medyada birçok konu üzerinden yeniden üretildiğine dikkat çeken Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi Bilimsel Koordinatörü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdoğan, önceki araştırmaların devamı niteliğinde olan “Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırması ile kutuplaşma konusunda farkındalığın artmasına, siyasetçiler de dâhil olmak üzere her bir bireyin kutuplaşmayı anlamaya ve kendisini de konumlandırmaya dair bir okuma yapmasına katkıda bulunmayı hedeflediklerini ifade etti.
Prof. Dr. Emre Erdoğan araştırmaya ilişkin şunları söyledi: “Çağdaş demokrasinin temel varsayımının; vatandaşların sağlıklı ve eşit şekilde diyalog kurabilmeleri ve kamusal sorunları birlikte tartışabilmeleri olduğunu biliyoruz. Farklı parti taraftarlarının birbirine olan duygusal mesafelerinin artması anlamına gelen “duygusal siyasal kutuplaşma” demokrasilere en büyük tehditlerden birini oluşturuyor. Diyalog zeminini imkânsız hale getiren “duygusal kutuplaşma”yla mücadelenin ilk adımı bu olgunun varlığını ve sorunun vahametini kabul etmekten geçiyor.”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci araştırma sonuçlarına yönelik yaptığı değerlendirmede “Parti taraftarlarının birbirini “öteki” olarak görmeye başlaması siyasal hoşgörüsüzlüğün ve sosyal mesafenin artması şeklinde tezahür ediyor. Ayrıca “diğer” parti taraftarları ahlaki olarak da aşağıda görülerek ötekileştiriliyor. Bu da birlikte yaşamanın ve sorunlarımıza ortak çözümler geliştirebilmenin önündeki en büyük engellerden biri ” dedi.
Araştırmaya ilişkin bir değerlendirme yapan Marshall Fonu Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı “Kutuplaşma ne Türkiye’ye özgü ne de içinde bulunduğumuz döneme. ABD başta olmak üzere dünyada birçok ülkede görülüyor ve etkisi giderek artıyor” dedi. Ünlühisarcıklı “Kutuplaşma, Türkiye’de çoğulcu demokrasiyi zayıflatıyor, çoğunlukçuluğu ve popülizmi güçlendiriyor, toplumu dezenformasyon kampanyalarına açık hale getiriyor. İstemeden de olsa, az veya çok, hepimiz kutuplaşmaya katkıda bulunuyoruz; bazen esirgediğimiz bir selam, bazen belli bir toplum kesimini ne ölçüde rencide edeceğini düşünmeden sosyal medyada yaptığımız bir espri ile. Kutuplaşma Türkiye’nin kaderi değil ve çözümü de hepimizin birlikte çabasıyla mümkün. Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi’nin bu anlamda çorbada bir nebze tuzu olursa ne mutlu bize” diye konuştu.
İşte “Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” Araştırmasının Dikkat Çeken Bazı Sonuçları;
Her Parti Taraftarının Bir “Diğer” Parti Taraftarı Var!
“Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırmasına katılanların; yüzde 34’ü AK Parti taraftarlarına, yüzde 22’si CHP taraftarlarına, yüzde 11’i MHP taraftarlarına, yüzde 9’u HDP taraftarlarına, yüzde 9’u ise İYİ Parti taraftarlarına kendini yakın buluyor. Araştırmaya katılanlar, kendilerine en uzak hissettikleri siyasi parti taraftarlarının hangisi olduğu sorusuna yüzde 40 oranı ile en fazla HDP taraftarları yanıtını veriyorlar. HDP taraftarlarını yüzde 23 ile AK Parti taraftarları, yüzde 14 ile CHP taraftarları, yüzde 8 ile MHP taraftarları izliyor. HDP taraftarları, 2015 ve 2017 araştırmalarında olduğu gibi 2020 araştırmasında da “en uzak hissedilen” taraftarlar olsa da önceki araştırmalara göre önemli bir düşüş söz konusu. Nitekim 2015 yılında yüzde 55, 2017 araştırmasında yüzde 53 iken 2020 yılında bu oran yüzde 40.
Çalışma bulgularına göre; MHP’lilerin yüzde 74’ü, AK Partililerin yüzde 54’ü ve İYİ Partililerin yüzde 50’si HDP taraftarlarını kendilerine en uzak parti taraftarı olarak görüyor. CHP’liler AK Parti taraftarlarını (yüzde 60), HDP’liler ise MHP taraftarlarını (yüzde 46) kendilerine en uzak parti taraftarı olarak görüyor.
Duygusal Siyasal Kutuplaşmanın Üç Ayağı: Sosyal Mesafe, Ahlaki Üstünlük Ve Siyasal Hoşgörüsüzlük
Araştırmada siyasal parti taraftarları arasındaki sosyal mesafeyi ölçmek amacıyla bir dizi durum sayılarak kendilerine en uzak hissettikleri partinin taraftarları söz konusu olduğunda bu durumu isteyip istemedikleri soruldu. Araştırmaya katılanların yüzde 75’i çocuklarının “en uzak” hissettikleri partinin taraftarlarından biriyle evlenmesini istemiyor. Kendilerine “en uzak” hissettikleri partinin taraftarlarıyla araştırmaya katılanların yüzde 72’si iş yapmak istemediğini belirtirken, yüzde 67’si çocuklarının onların çocuklarıyla arkadaşlık etmesini istemediklerini, yüzde 61’i ise komşu olmak istemediklerini ifade ediyor.
Araştırma sonuçları bir dizi sıfatlar sayıldığında katılımcıların; iyi sıfatları kendi parti taraftarlarının bir özelliği, kötü sıfatları ise “diğer” parti taraftarlarının bir özelliği olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Araştırmaya katılanlar kendi parti taraftarlarına; Vatansever (yüzde 87), Ülkesinin Yararına Çalışan (yüzde 86), Onurlu (yüzde 85), Açık Fikirli (yüzde 84), Zeki (yüzde 83), Cömert (yüzde 80) gibi sıfatları uygun görürken, İkiyüzlü (yüzde 86), Bencil (yüzde 85), Kibirli (yüzde 82), Zalim (yüzde 79), Ülkeye Tehdit Oluşturan (yüzde 78) ve Bağnaz (yüzde 77) gibi sıfatları ise diğer parti taraftarlarına uygun görüyor. Bir kişinin kendisini ait hissettiği grubun üyelerinin, diğer grup üyelerine kıyasla ahlaken üstün olduğu algısı, siyasal kutuplaşmanın hem bir göstergesi, hem de bir sonucu olarak tanımlanıyor.
“Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırması, katılımcıların, “diğer” olarak gördükleri parti taraftarlarına siyasal bir hoşgörü içerisinde yaklaşmadıklarını gösteriyor. Araştırma katılımcılarına bir dizi hak sayılıp, kendilerine en uzak gördükleri siyasal parti taraftarlarının bu haklardan yararlanıp yararlanmaması sorulduğunda katılımcıların yüzde 41’i kendilerini en uzak hissettikleri parti taraftarlarının yaşadıkları şehirde yürüyüş yapmasını, yüzde 37’si toplantı düzenlemesini, yüzde 37’si basın açıklaması yapmasını, yüzde 34’ü ise kendilerini uzak hissettikleri parti taraftarlarının milletvekilliği, belediye başkanlığı gibi siyasal görevler için aday olabilmesini istemiyor. Bireylerin kendilerine hak olarak gördükleri bu özgürlüklere, diğerlerinin erişememesini onaylamaları; duygusal siyasal kutuplaşmanın nasıl “ötekileştirmeye” dönüşebileceğini gösteriyor.
Katılımcıların kendilerine “en uzak” hissettikleri parti taraftarlarının telefonlarının dinlenmesini yüzde 48 oranında onaylaması ise diğer parti taraftarlarına karşı siyasal hoşgörüsüzlüğün ne kadar yaygın olduğunu net olarak gözler önüne seriyor. Bir kişinin diğerini siyasal parti tercihi nedeniyle kendisiyle “eşit” görmemesi; demokrasinin önündeki en önemli tehditlerden biri olarak tanımlanıyor.
Kimliklerle Siyasi Parti Tercihleri Örtüşüyor
Araştırma çalışması, Türkiye’de kimlikler ve parti taraftarları arasında bir örtüşmenin varlığını gösteriyor. Katılımcılara Türkiye’de geçerliliği olabilecek bir dizi kimlik sayılıp bu kimliklerden kendilerini tanımlamak için seçtikleri tek kimliğin ne olduğu sorulduğunda yüzde 18 ile Türklük en önemli kimlik olarak yer aldı. Bunu yüzde 11 ile Atatürkçülük, yüzde 10 ile Muhafazakârlık, yüzde 10 ile Eğitimlilik, yüzde 10 ile Kürtlük izliyor. Araştırma sonuçlarına göre, Dindarlık (yüzde 8) ve Milliyetçilik (Yüzde 8) görece daha düşük oranlarda belirtilmiş kimlikler iken, Modernlik (yüzde 6), Ülkücülük (yüzde 3) ve Laiklik (yüzde 3) çok az sayıda kişi tarafından da olsa birincil kimlik olarak belirtiliyor. Araştırma sonuçları; AK Parti taraftarlarının Dindar İnsanlar ve Muhafazakarlar ile; MHP taraftarlarının Milliyetçiler ve Ülkücüler ile; İYİ Parti taraftarlarının Eğitimli insanlar ve Modern insanlar ile; CHP taraftarlarının Atatürkçüler, Laikler ve Aleviler ile ve HDP taraftarlarının ise Kürtler ile kendilerini daha fazla özdeşleştirdiğini gösteriyor.
Ülke Gündemine Siyasal Parti Aidiyetleriyle Yaklaşılıyor
Siyasal kutuplaşmanın kendisini gösterdiği alanlardan biri de ülkede tartışılan konularda görüşlerin siyasal parti aidiyetleri doğrultusunda oluşması, dolayısıyla tartışmaların konuların olumlu ya da olumsuz yönleri üzerinden değil; hangi parti liderliğinin desteklediğine/karşı çıktığına göre belirlenmesi. Araştırma, bugünlerde kamuoyunda tartışılan birçok konuda bu tür partizan davranışların yaygın olduğunu gösteriyor. Araştırmaya katılan AK Parti taraftarlarının yüzde 86’sı, MHP taraftarlarının yüzde 82’si Ayasofya
Müzesi’nin camiye dönüştürülmesini desteklerken, CHP taraftarları arasında bu oran yüzde 34. Kanal İstanbul’un yapılmasına destek verenlerin oranı AK Parti taraftarlarında yüzde 66, MHP taraftarları arasında yüzde 57. CHP, İYİ Parti ve HDP taraftarları arasında bu konuyu destekleyenlerin oranı ise yüzde 15’i geçmiyor. Anadili Türkçe olmayanların kendi anadillerinde eğitim alabilmelerini savunanların oranı HDP taraftarları arasında yüzde 91 iken bu oran AK Parti, CHP ve İYİ Parti taraftarları arasında yüzde 30, MHP taraftarları arasında ise yüzde 21.
CHP, HDP Ve İYİ Parti Taraftarları: Türkiye’de Görüş Ayrılığı Arttı
Araştırmaya katılanların yarıdan fazlası, Türkiye’de insanlar arasında görüş ve davranış farklılıklarının artığını düşünüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 52’si insanlar arasında görüş ve davranış farklılıkları arttı derken, yüzde 42’si bu farklılıkların geçmişte de var olduğunu düşünüyor. CHP’liler yüzde 70, HDP’liler yüzde 67, İYİ Partililer ise yüzde 65 gibi yüksek oranlarda günümüzde görüş ve davranış farklılıklarının arttığını düşünürken, AK Partililer yüzde 60 ve MHP’liler yüzde 61 gibi yüksek oranda Türkiye’de geçmişte de benzer görüş ayrılıkları olduğunu söylüyor.
Türkiye’de ayrılığa en fazla yol açan konular arasında yüzde 34 oranı ile 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi ilk sırada yer alıyor. Yüzde 32 ile Kürt sorunu, yüzde 30 ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş ve yüzde 22 ile Gezi Protestoları Türkiye’de ayrılığa en çok neden olan konuların başında geliyor.
Sosyal Medya Da “Yankı Odaları” Sorununa Çözüm Olmuyor
Siyasal kutuplaşmanın en önemli nedenlerinden biri, bireylerin farklı bilgi kanallarından değil, sadece kendi görüşlerine uygun bilgi kaynaklarından bilgi edinmeleri, böylelikle de Yankı Odaları’nın oluşması. Araştırmaya katılan AK Parti taraftarları daha sık Kanal 7, A Haber ve ATV ana haber programlarını, CHP taraftarları FOX TV ve Halk TV’yi, MHP taraftarları TRT1’i diğer kanallara ve diğer parti taraftarlarına kıyasla daha sık seyrettiklerini belirtiyorlar. Farklı haber kaynaklarından yararlananlar, kendi izlediklerinin daha “tarafsız” olduğu kanısındalar.
Araştırma, Türkiye’de Facebook, Twitter gibi sosyal medya araçlarında insanların kendi yankılarını aradıklarını ve daha ziyade kendi görüşlerine yakın kişilerle temas kurduklarını ortaya koyuyor. Facebook kullanıcılarının yüzde 78’inin, Twitter kullanıcılarının ise yüzde 74’ü’nün kendi siyasi görüşüne yakın isimleri takip ettiğini söylemesi, sosyal medyanın da bir tür Yankı Odası oluşturduğunu gösteriyor.
Aile ve Arkadaşlarla Konuşulan Hassas Konuları Kamuoyuna Açık Olarak Konuşamıyoruz
Farklı görüşlerle karşılaşmayan kişiler, aynı zamanda kendileri farklı görüşleri olduğunda da bunu dile getirmekten çekinebiliyorlar. “Hükümetin yargı ile ilgili uygulamaları hakkında tartışmaya” belirtilen bazı ortamlarda katılıp katılmayacakları sorulan katılımcıların yüzde 50’si aileleri ile yedikleri yemek ortamında veya arkadaşlarıyla birlikte dışarda yedikleri bir yemek ortamında bu tartışmaya katılacaklarını söylediler. Oysa bir mahalle toplantısında bu konuyu tartışacaklarını söyleyenlerin oranı yüzde 38’e, iş yerinde veya okulunda yüzde 30’a, Facebook’ta 22’ye, Twitter’da yüzde 19’a düşüyor.
Kadına Yönelik Şiddetin Yaygınlığında Uzlaşma, Ancak Sorumlunun Kimde Olduğu Farklılaşıyor
Tüm parti taraftarları, kadına yönelik şiddetin yaygın olduğu görüşünde (yüzde 88) birleşirken, kadına yönelik şiddetin azaltılması konusunda sorumluluğun kime düştüğü ve sorumluluk sahibi olan kurumun üstüne düşeni yapıp yapmadığı konusunda önemli oranda farklılaşıyor. Yüzde 80 oranında HDP; CHP ve İYİ Parti taraftarları çözüm için, “sorumluluk Hükümet’te” derken, AK Parti ve MHP taraftarlarında bu oran yüzde 60. AK Parti ve MHP taraftarının yarısından fazlası çözüm için “aile”yi sorumlu görüyor. AK Parti (yüzde 59) ve MHP (yüzde 44) taraftarları kadına yönelik şiddetin azaltılması konusunda sorumlunun üstüne düşeni yaptığı görüşünde iken, HDP, CHP ve İYİ Parti taraftarları yüzde 80-88 oranında sorumluların üzerlerine düşeni yapmadığı kanısında.
Koronavirüs Konusunda Partizan Bir Farklılaşma Yok
Dünya ve Türkiye’yi kökten bir şekilde etkileyen Koronavirüs salgınının siyasal kutuplaşmaya ne kadar etki yaptığı da “Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırmasının odaklandığı konulardan biri oldu. Araştırma kapsamında Koronavirüs tedbirlerine uyulup uyulmadığı sorulduğunda, tüm parti taraftarları büyük bir çoğunlukla tedbirlere uyduğunu belirtiyor. Diğer ülkelerden farklı olarak bu konuda Türkiye’de partizan bir farklılaşmanın olmadığını gözlemleniyor. Öte yandan araştırma sonuçları, farklı parti taraftarlarının Koronavirüs konusunda farklı bilgi kaynaklarına güvendiğini ortaya koyuyor.
MHP ve AK Parti taraftarları bilgi alma konusunda Sağlık Bakanlığı kaynaklarını baz alırken, CHP, İYİ Parti ve HDP taraftarları ise Türk Tabipler Birliği’ne ve Dünya Sağlık Örgütü ve tanıdıkları uzmanların açıklamalarına daha fazla güvendiklerini belirtiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.