03 Aralık 2024
  • İstanbul10°C
  • Ankara6°C
  • İzmir13°C
  • Manisa11°C
  • Denizli12°C
  • Antalya14°C

AYDINLAR PARTİSİ CHP VE KILIÇDAROĞLU...

Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi

Aydınlar Partisi CHP ve Kılıçdaroğlu...

02 Haziran 2016 Perşembe 17:55

AYDINLAR PARTİSİ CHP VE KILIÇDAROĞLU

Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi 

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi Demokrasinin rafa kaldırıldığı 12 Eylül 1980 döneminde kapatılmıştı.

Öyle ki şimdilerde Mustafa Kemal’in askeri olduğunu haykıran CHP’liler,  çaresiz boyun eğmişlerdi Partileri’nin kapatılmasına…

Gerçi o dönem CHP’nin başında yine Kemal Kılıçdaroğlu olsaydı, hiç şüphesiz tankların üstüne çıkar, gerekirse önüne yatar ve hatta kanını döker yine de izin vermezdi(!) CHP’nin kapısına kilit vurulmasına...

Şaka bir yana…

Bir zamanlar kendileri de bu konuda mağduriyet yaşamalarına rağmen,  bugün Sosyal Demokrat düşünceye sahip olanların faşizmin bir ürünü niteliğinde ki darbeciliğe tarafgir bir tutum sergilemesi başlı başına bir paradoks değil midir? 

Neyse konuyu dağıtmadan sonuca gitmeye çalışalım.

CHP, 1980 İhtilalinde kapatıldıktan sonra 1992 yılında yeniden açıldı.

Türkiye siyasetinin son 25 yılına damga vuran Deniz Baykal da, CHP’nin 2. Kurucu Genel Başkanı olarak Atatürk’ün Partisi’ni adeta küllerinden doğurdu.

Özellikle de 2002’de ANAP, Doğruyol, MHP ve DSP gibi partilerin havlu attığı bir dönemde CHP’yi Türkiye’nin Ana Muhalefet Partisi konumuna taşıdı.

Hiç sapmadığı siyasi çizgisiyle toplumda karşılık bulan Deniz Baykal, siyasete seviye getirmişti.

O, her daim Cumhuriyet rejiminin değerlerine sahip çıktı. Altı ok'un karşılığı olan ilkelerden hiçbir zaman ödün vermedi. Bazen her ne kadar kendi tabanı tarafından eleştirilse de; 2002 seçimlerinin ardından Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM’ye girmesinin önünü açarak,  gelecek nesillere de örnek olacak bir demokrasi güzelliği sergilemişti.

Ancak, Deniz Baykal sözde değil özde sosyal demokrat olduğu için bazı güçler tarafından kaset komplosuyla alaşağı edildi.

Sonrada bir hışımla geldi Kemal Kılıçdaroğlu… 

İlk iş olarak geçmişte siyasete balans ayarı yapan bazı medya gruplarının desteğini arkasına aldı.

Hatırlarsanız isim parlatma konusunda ordinaryüs profesör olan gazeteciler,  pasif direniş ilkesini kusursuz bir şekilde siyasi alanda uygulayan Mahatama Gandi’ye benzetmişti Kılıçdaroğlu’nu… 

Bu benzetmeden dolayı Mahatama Gandi’nin ruhu inşallah rahatsız olmuyordur. 

Zira Gandi ismi ile  özdeşleştirilmeye çalışılan Kılıçdaroğlu, özellikle de bu son dönemde  halka hitap etmek için çıktığı kürsülerden her şeye meydan okuyan bir diktatör edasıyla konuşmaya başladı.

Başkanlık sistemi tartışmalarına demokratik bir yaklaşımla katılmak yerine,  ülkede kan akıtmaktan bahsediyor.

Genel Başkanlığa getirildiği günden bugüne bir kitap konusu olacak kadar ilginç, dikkat çeken ve trajikomik bir genel başkan portresi çizen Kemal Kılıçdaroğlu,  ortaya koyduğu grafikle, bir zamanlar ‘Deniz Baykal bir gitse CHP kesin iktidar olur’ diyenlerin tezini de boşa çıkarmış oldu. 

Pekâlâ, Kılıçdaroğlu nerede hata yaptı? İlk anda aklımıza  gelen örnekleri detaylarıyla sıralayacak olsak belki yüzlerce sayfa yazabiliriz.

Ancak satır başlarıyla ifade etmemiz gerekirse:

Rüzgârı arkasına alarak konuşmayı akışkanlık haline getiren Sayın Kılıçdaroğlu, bu meziyetiyle kamuoyu nezdinde her geçen gün biraz daha inandırıcılığını… 

Daha yolun en başındayken, Ecevit kasketinin altına Etro marka gömlek giyerek Halkçılığa soyunması belki de bugünlerin emaresiydi. 

AK Parti’nin Türkiye’yi demokrasi ile yönetmediğinden şikâyet ederken, CHP’yi kendi krallığı haline getirdi.

İlk günden bugüne 70’li yılların modası geçmiş popülist siyaset anlayışından medet umdu. 

Cumhuriyet’i kuran bir Parti’nin lideri olarak yabancı ülkelere kendi ülkesini şikâyet etme zafiyetini gösterdi.

Kendisine sorulan bilimsel, rasyonel ve ülke açısından önem arz eden stratejik sorulara; “Benim adım Kemal, ben yaparım, biz çözeriz” gibi  ‘laf olsun torba dolsun misali yanıtlar vermekten imtina göstermedi.

2011 genel seçimlerinde AK Parti,  iktidarını 3. kez tek başına perçinlerken, ‘CHP’yi iktidara taşıyacağım’ vaadiyle Genel Başkanlık koltuğuna oturan Kılıçdaroğlu ise seçim sonrası yaptığı değerlendirme de “TBMM’de vekil sayısını yükselten tek partiyiz" diyerek, pişkinliğin bu kadarı da olmaz dedirtti.

Milletvekilliği seçimlerinde memleketi Tunceli’den aday olmayı göze alamadığı gibi seçilmesi garanti olan İzmir’den aday olmayı tercih etmesi de malumun ilamı niteliğindeydi. 

İzmir’in ve İzmirlilerin yaka silktiği İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yerine; İzmir’i, başarılı Belediyecilik noktasında CHP’ye referans olabilecek bir isme teslim etme cesaretini gösteremedi.

Yetmedi, Aziz Kocaoğlu’nun Genel Merkez’e karşı yaptığı sert çıkışları ve Parti içi demokrasiyi, (ön seçimleri) hiçe sayan diktelerini hep sükûnetle karşıladı. 

Kürsülerde demokrasi havarisi kesilen Kılıçdaroğlu, yine belediye başkan adaylarını belirleme noktasında CHP tabanını büyük hayal kırıklığına uğrattı.

2014 yerel seçim sürecinde, Ankara Caddelerinde eliyle bozkurt işareti yaparak, CHP’nin Genel Başkanlık makamına prestij kaybettirdi.

Laiklik kavramını dilinden düşürmeyen Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün koltuğuna İslam Konferansı Örgütü Eski Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday gösterdi. Üstüne üstlük, “Adam gibi tıpış tıpış gidip İhsanoğlu'na oy vereceksiniz” diyerek, Kemalist, aydın geçinen CHP tabanına da  adeta posta koydu.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ''Dolmabahçe’de oturup Kadıköy’den gelen kadınları dikizliyor. Bu nasıl bir ahlak anlayışıdır acaba?'' sözleriyle eleştirerek, siyaset kurumunu ucuzlaştırdı.

Yine Aile ve Sosyal Politikalar Eski Bakanı Sema Ramazanoğlu'nu eleştirirken uygunsuz ifadeler kullanması, belki de sözün bittiği yerdi. Kılıçdaroğlu’nun oturduğu koltuğun ilk sahibi, acaba bir kadına bu tür sözlerle hitap eder miydi? (Hiç sanmıyorum)

CHP’nin paralel yapının güdümünde olduğuna ve yine ulusalcı kanadın Parti’den tasfiye edildiğine yönelik iddialara tatmin edici cevaplar veremedi.

Hendek kazıp, bombalı tuzaklar kuran teröristlere “Arkadaşlar” diye seslenmesi hafızalarda kötü izler bıraktı.

Bazı açıklamaları ve siyasi hamleleri, Cumhuriyet’i kuran Atatürk’ün Partisiyle, PKK’yı kuran Öcalan’ın Partisi’ni ittifak içinde gösteren oldukça yanlış bir algıya neden oldu.

6 Yıl içinde MYK’yı değiştirmek suretiyle 8 defa vitrin değişikliği yapan Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’nin ifadesine göre 75 defa da Genel Başkan Yardımcısı değiştirdi.  Hal böyle olunca adama sormazlar mı, “Yahu herkes kötü de bir tek sen mi iyisin?”

Ayrıca siyasi literatüre geçen gaflarına,  birbiriyle çelişen açıklamalarına,  darbeye, şiddete, başkaldırıya davetiye çıkaran söylemlerine, Milletin Meclisinde, Milletin hür iradesiyle seçtiği Cumhurbaşkanı’na hep bir ağızdan hakaret yağdırılmasına seyirci kalmasına da hiç girmek bile istemiyorum. Kaldı ki örnekler de çoğaltılabilir.

Amma velakin şunları da eklemeden edemeyeceğim. 

Bilindiği üzere Kemal Kılıçdaroğlu 6 yıldır CHP’nin Genel Başkanlığı koltuğunda oturuyor.

Hani bir söz vardır; ‘Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de dönüp baktık ki, ne görelim? Bir arpa boyu yol gitmişiz’ misali, ki Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığa getirilmesiyle birlikte iktidar hayali kuran CHP’liler de 6 yıl öncesine dönüp baktıklarında, oldukları yerde saydıklarını artık net bir şekilde görebiliyorlar.

Sözün özü, Kemal Kılıçdaroğlu 6 yıldır, sabık genel başkan Deniz Baykal’ın kendisine bıraktığı mirasın üzerinde oturduğu gibi halen de onun siyasi bakiyesini kullanıyor.

https://ssl.gstatic.com/ui/v1/icons/mail/images/cleardot.gifGenelde yüksek eğitimli insanların desteklediği Cumhuriyet Halk Partisi’nin gemiye sürekli su aldıran Kemal Kılıçdaroğlu’na teslim edilmesi gerçekten analize muhtaçtır. 

Başbakanı olduğu ülkede ne kadar başarılı ya da başarısız olduğu beni ilgilendirmez; Ama… CHP’nin  kendi içinden bir Çipras çıkaramaması da  düşündürücü sayılmaz mı?

GÜNÜN SÖZÜ: Bir Keramete Gelen Bir Rüzgara Gider! 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.